Türkiye’nin köklü gruplarından Özköseoğlu’nun son 10 yılda yaşadıkları, yönetim kitaplarına konu olabilecek nitelikte.
Türkiye’nin köklü gruplarından Özköseoğlu’nun son 10 yılda yaşadıkları, yönetim kitaplarına konu olabilecek nitelikte. 1990’larda hızla büyüyen, ana sektör dışına da çıkan grup, 1998’deki Rusya ve 2001’deki Türkiye krizlerinden büyük zarar gördü. Grubun kurucusu Ahmet Özköseoğlu, 10 yıl önceki 100 milyon dolarlık cirodan 70 milyon dolara gerilediklerini söylüyor. Ancak, yeniden yapılanma stratejisiyle, sıkıntıları aşmaya başladıklarını ekliyor. Bu kapsamda bazı işlerden çıkıp, birtakım ortaklıklarını bitirdiklerine dikkat çekiyor. Özköseoğlu, “İnşaat, ısı sanayi, kağıt ve turizm olan ana işlerimize odaklandık. Ancak, ağırlıklı olarak yatırımlarımızı inşaat ve turizm üzerine yapıyoruz” diyor.
1990’lı yıllar iki büyük krizle Türkiye iş dünyasına damgasını vurdu. Bu krizler yılların köklü şirketlerinde çok ciddi yaralar açtı. Bunlardan biri de Özköseoğlu oldu.
1990’larda inşaat şirketi Entes’le parlayan grup, yaptığı endüstriyel fırınlar ile de öncü rol oynadı. Şubat 1996’da bu başarılı grubu ve başkanını ilk kez Capital sayfalarına taşıdı. O dönemde grubun 10 şirketi, yurtdışında 4 iştiraki ve 100 milyon dolar civarında cirosu vardı.
Ancak, 1998 Rusya krizi, Ahmet Özköseoğlu ve ortaklarının bütün planlarını alt üst etti. Rusya’daki işlerin krizden olumsuz etkilenmesi gruba büyük bir darbe vurdu. Ahmet Özköseoğlu, “Gelişmemiz yavaşlatıldı. Bu darbe bize bir hayli zarar verdi. Yıllar boyunca büyüdük, çok iyi bir noktaya geldik. Krizler dolayısıyla aşağı düştük” diye anlatıyor.
Kriz sonrası düzgün bir küçülme ile borçlarını kontrol altına alan grup, toparlanma sürecini tamamladı. 2005 itibariyle ise büyüme başlayacak. 2 yıl içinde ise 100 milyon dolar ciroya ulaşılacak. 5-10 yıl içinde ise grup yeni yatırımlar yapacak seviyeye gelecek. Turizm, inşaat ve sanayi alanlarında yeni arayışlar içinde olan grup, yeni yatırımlar da yapacak.
Grubun kurucusu Ahmet Özköseoğlu, toparlanma sürecini ve yeni hedeflerini ilk kez Capital’e anlattı:
1996’da sizinle konuştuğumuzda 10 şirketiniz, yurt dışında 4 iştirakiniz ve 100 milyon dolar cironuz vardı. O günden bugüne neler değişti?
Grup olarak önemli değişimler yaşadık. Bugün grup olarak yaklaşık 70 milyon dolar civarında ciro yapıyoruz. Bazı kâr etmeyen, geleceğini iyi görmediğimiz joint venture olan adi ortaklıklarımızı bitirdik. Şu anda aktif halde Özköseoğlu Isı Sanayi, Marmara Kağıt, Palmiye Tatil Köyü, Anık Turizm, Remsan Refraktör Sanayi ve Entes olmak üzere 6 şirketimiz bulunuyor. 2500-3000 çalışanımız var. Bu rakam Entes’in işlerine göre değişiyor.
Hangi işlerden çıktınız?
Kazakistan’da bir bakır fabrikası ile ortaklığımız vardı. Ortaklık düşündüğümüz kadar menfaat sağlamadığı için bu işten çıktık. Rusya’da bir ekmek fırını fabrikası ile büyük bir ortaklığımız söz konusuydu. Fakat, o firmada da işler bizim istediğimiz gibi gitmedi. Oraya teknolojiyi götürdük, fabrikayı işler hale getirdik ve daha sonra kâr payı almak suretiyle firmayı devrettik. Rusya’da bir iş merkezinde belediye ile yüzde 50 ortaklığımız vardı. Bu yatırımı Rusya krizinden dolayı devrettik.
Onun dışındaki işlerimizi koruyoruz. İnşaat, ısı sanayi, kağıt ve turizm olan ana işlerimize odaklandık. Ancak, ağırlıklı olarak yatırımlarımızı inşaat ve turizm üzerine yapıyoruz. Bu yatırımlar da insana, teknolojiye ve bilgiye yapılıyor.
Türkiye 2 kriz atlattı. Birçok şirket bu süreçten olumsuz etkilendi. Bu süreçten siz nasıl etkilendiniz?
Biz de büyük darbe yedik. Türkiye’dekinden çok 1998’deki Rusya krizden etkilendik. Rusya’da yaptığımız Novinsky Boulevard 31 adlı binanın durmasından dolayı milyonlarca dolarlık kayba uğradık. Grubumuz bayağı bir darbe yedi. Dolayısıyla daha çok gelişebilecekken gelişmemiz yavaşlatıldı. Bu darbe bize bir hayli zarar verdi. Biz yıllar boyunca büyüdük, çok iyi bir noktaya geldik. Krizle aşağı düştük. Şimdi tekrar yükseliyoruz.
Bu darbeden sonra neler yaptınız?
Krizlerden sonra borçlarımızı tavsiye etmek için öz varlığımıza dönmek zorunda kaldık. Düzgün bir küçülme ile borçlarımızı minimum seviyelere indirdik. Uzun bir süre toparlanma süreci yaşadık.
Neredeyse bütün süreçleri yeniden yapılandırdık. Entes’e ISO aldık. Lojistik sistemlerimizi geliştirdik. Makine yoğun işlerde çalışıyorsanız lojistik kritiktir. Bir makineniniz parçası bozulduğu zaman bunu hemen yerine koymanız lazım. Örneğin, Afganistan’a 2 günde parça gönderebilir bir hıza kavuştuk. Güzel bir yapıya büründük. Artık kendi başımıza büyüyebileceğimiz seviyeye geldik.
Büyüme süreci tekrar başladı mı?
2005 itibariyle büyümeye başlayacağız. Ama artık daha da kontrollü bir şekilde gideceğiz. Büyümenin ilk işaretlerini inşaat şirketimizden almaya başladık. Çok güç ve eleman kaybetmiştik. Ekiplerimizi toparladık. Mali yapımız da toparlandığı için çok daha rahat bir şekilde yeni işlere girmeye başladık.
Ancak, iş konusunda seçici davranıyoruz. Türkiye pazarında çok fazla işe girmiyoruz. Çünkü, düzgün firmalarla işin gerektirdiği iyi işlerde çalışmak istiyoruz. Yurt dışı işlerde ülke risklerini de artık ölçüyoruz.
O dönemlerde ağırlıklı işiniz inşaattı. Bu durum hala geçerli mi?
Evet, şu anda da ağırlıklı işimiz inşaat. Şu ana kadar ancak kendimizi düzene sokabildik. Dolayısıyla bundan sonraki adımlarımız içinde turizm de olacak. Başka sektörler bulursak onlara da bakacağız. Önemli olan kendimizi düzgün bir pozisyona getirmekti. Şu anda şirketimizi kurtardık. İş yapabilir hale getirdik.
İnşaatta nasıl işlerde çalışıyorsunuz?
Orta Asya’da ağırlıklı olarak yol işlerine kanalize olduk. Libya’da arıtma tesisleri işleri yapıyoruz. Tacikistan’da 30 km’lik bir yol bitirdik. Kırgızistan’da aşağı yukarı 100 milyon dolarlık iş tamamladık. Afganistan’da yaptığımız yolun yüzde 95’ini teslim ettik. 30 milyon dolarlık bir kontrattır bu. Şimdi 22 milyon dolarlık yeni bir kontrat daha aldık. Yani, şu anda Libya, Afganistan ve Kırgızistan olmak üzere üç ülkede çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kazakistan’a daha önce iş yapmıştık. Şimdi bu pazara tekrar konsantre olmak istiyoruz. Orada bir ofis açacağız. Çünkü, Kazakistan petrolden kaynaklı gelir nedeniyle dünyada potansiyeli olan 3-5 ülkeden bir tanesi. İnşaatta her açıdan potansiyele sahip. Rusya’dan ise çekildik. Entes’in bugün 100 milyon dolarlık bir projesi var. Bunun dışında Libya’da 20 milyon Euro’luk bir kontratımız var. Bu ay Afganistan’da 2 büyük ihale açılacak. Onlara da gireceğiz. Yurt içinde de ihalelere giriyoruz. Entes’in 2005 yılında 50 milyon dolar ciro yapmasını hedefliyoruz.
Yaşadığınız olumsuzluk nedeniyle mi Rusya’dan çekildiniz?
Tek nedeni bu değil. Şu anda bina ve benzeri işlerde olmayı tercih etmiyoruz. Çünkü, fiyatların çok düşük olduğunu görüyoruz. Ayrıca, organize ettiğimiz ekiplerimiz de bunun için uygun değil.
Daha iyi bildiğimiz işlerin peşinden koşuyoruz, ki Rusya’da böyle bir imkan söz konusu değil. Makine yoğun işleri tercih ediyoruz. Mazimize baktığınız zaman uzmanlık alanımızın çok geniş olduğunu göreceksiniz. Ama şu anda iş gücü ve makine parkurumuz nedeniyle alt yapı, yol, endüstriyel tesisler ve rafineri işleri ile ilgileniyoruz.
Bulunduğunuz ülkeler dışında potansiyel gördüğünüz hangi bölgeler var?
Zaten şu anda bulunduğumuz ülkelerde iş potansiyeli çok yüksek. Bizi aşan işler yapmak istemiyoruz. Dolayısıyla daha fazla ülkeye bakmıyoruz. Ancak, mesela Irak pazarında önemli bir potansiyel olduğunu söyleyebilirim.
Turizmdeki işleriniz nasıl? Turizminden para kazanıyor musunuz?
Turizmde Club Med ile pazarlama ve yönetim konusunda işbirliği içersindeyiz. 10-15 yıldır ortaklığımız sürüyor. Turizm güzel bir iş. Bu işten bugüne kadar iyi para kazandık. Biz inşaattan kazandığımız paralarla turizm yatırımlarını yapmıştık. Bu turizm yatırımları da bizi en sıkıntılı, kriz geçirdiğimiz dönemlerde ayakta tuttu.
Dolayısıyla turizm grubuna belli bir süredir yatırım yapamadık. Sadece yenileme yatırımları yapıldı. 2006-2007 yıllarında yeni otel yatırımları yapmayı düşünüyoruz.
Turizmden iyi para kazandığınızı söylediniz. Bütün turizmciler para kazanamamaktan şikayet ediyor. Bunu nasıl başardınız?
Otelimizi ve tatil köylerimizi her zaman yeni gibi tutuyoruz. Şu anda 17 yıl oldu. Gidin bakın dün yapılmış gibiler. Bu yıl otel odalarının yarısını yüzde 100 revizyona tabi tuttuk. Her yıl yatırım yapıyoruz. Türkiye’de çok yeni ve güzel tesisler yapıldı. Biz onlarla bu şekilde rekabet ediyoruz.
Türkiye’de bulunan oteller kalite ve servis açısından Avrupa’nın birçok ülkesinden çok daha iyi durumda. Dolayısıyla, gelen 20 milyon turistin çok az olduğunu düşünüyoruz. Şu anda Türkiye’deki oteller yabancı turiste çok ucuza satılıyor. Bizim için bu söz konusu değil. Biz çok iyi fiyatlara satıyoruz ve bu nedenle ayakta kaldık.
Neden turizmciler otellerini ucuza pazarlıyor?
Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle turizmde bir dalgalanma oldu. Irak savaşları, depremler büyük dalgalanmalara yol açtı. Her dalgalanmada otelciler fiyatları çok düşürdüler. Fiyatlar bir kere düştü mü bunu yukarıya tekrar çekmek fevkalade zor. Tam yavaş yavaş fiyatlar belli bir seviyeye geliyor, bir kriz yaşanıyor, tekrar aşağı düşüyor.
Bugün duyduğum bir fiyat beni hayretler içinde bıraktı. İzmir civarındaki çok iyi bir otelde yarım pansiyon konaklama 30 Euro’ya pazarlanıyor. İstanbul’da orta halli bir restoranda ancak bir kişi bu parayla yemek yer. Peki bu otel bu 30 Euro’yu nasıl yukarı çıkaracak? 1-2 yıl içinde bunu 50 Euro’ya çıkarmasının imkanı yok. Dolayısıyla, kriz zamanlarda fiyatların korkuyla aşağı düşürülmemesine çok dikkat edilmesi gerekiyor. Otelini yüzde 60 dolduracağına yüzde 40 doldur. Korkuyla fiyatlar düşürülüyor. Bunu da tur operatörleri çok güzel kullanıyorlar.
Bu fiyatlar nasıl yukarı çekilebilir?
Çok fazla otel yatırımı yapılıyor. Türkiye’nin bu fiyatları artırabilmesi için gelen turist miktarının yapılan tesisten daha fazla artması gerekiyor. Talep çok olsun ki herkes otelini doldursun, dolduracağına emin olsun. Düzgün bir pazarlama yapmamız ve Turizm bakanlığının buna önemli bir bütçe ayırması gerekiyor. Çünkü, Türkiye’nin en önemli gelirlerden biri. Bunlar yapılırsa fiyatlar artar.
Fiyatların artması için talebin olması gerektiğini söylüyorsunuz. Talep nasıl artar?
Dünyanın hiçbir yerinde turizmde Türkiye’deki gibi hızlı bir büyüme yaşanmadı. Turizm sektörümüz her yıl yüzde 15-20 büyüme yaşıyor. Dolayısıyla, yatak yapmanız lazım ki gelen turist sayısı artsın. Ancak, son 2-3 yılda ilave yatak yapımı çok hızlandı. Çok güzel, lüks ve yüksek fiyatlara satılabilecek tesisler yapılıyor. Eğer Avrupa’da iyi bir tanıtım yapılırsa daha çok turist gelecektir. Nitekim bu yıl AB’den müzakere tarihi almamız çok önemliydi. Bu yıl muazzam bir artış kaydedildi. Türkiye’ye ilgiyi yükseltecek organizasyonlar arttıkça gelen turist de artacak. Turist miktarının artmasına paralel olarak da fiyatlar yavaş yavaş yukarıya doğru harekete geçecek. Ancak, 1-2 yılda fiyatlar hemen yukarı çıkmaz.
Grubunuza dönersek nasıl bir büyüme planı yaptınız?
Ayağa kalktık, yürüme pozisyonuna geçtik. Bundan sonraki önceliğimiz kendi iş alanlarımıza yatırım yapmak olacak. Başka bir sektöre gitmekten çok inşaat, turizm ve ısı sanayi iş kollarında büyümek istiyoruz. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da ne yatırımı yapabileceğimize bakıyoruz.
Entes ile gelişen ülkelerde iş yaptığımız için buralardaki imkanları da gözleme şansımız oluyor. Kendimizi buna göre hazırlıyoruz. Daha çevik bir hale geldiğimiz zaman müteahhitlik dışında yatırım yapabiliriz. Mesela Libya’da atık su arıtma tesisi yapıyoruz. Ancak, bugün Libya turizme açılmak üzere. Orada bulunduğumuz için buna da bakıyoruz. Libya turizm açısından bakir bir pazar. Ancak, tabii bütün bunlara doğru zaman gelince bakacağız.
Bütün bunları yapmak için ne kadar zaman tanıdınız kendinize?
Bu yıl grup olarak 70 milyon dolar bir ciroya ulaşacağız. Önümüzdeki 2 yıl içinde 100 milyon doları görmeyi hedefliyoruz. Burada da lokomotif Entes olacak. 5-10 yıl içinde de yeni yatırımlar yapacak seviyeye geleceğiz.
İNŞAATTA BÜYÜK GELECEK VAR
Türkiye’de inşaatta nasıl bir potansiyel görüyorsunuz?
Türkiye’de inşaat sektöründe çok önemli bir potansiyel var. Bence inşaat sektörü hala bakir bir pazar. Çünkü, devlet yatırıma para ayıramadığı için alt yapı yatırımları, büyük inşaatlar, her şey biraz rölantiye alındı. Büyük inşaat firmaların yapabileceği kısıtlı miktarda iş söz konusu. Ama, ekonomi yavaş yavaş düzeliyor. Önümüzdeki 1-2 yıl içinde bu yatırımlar artarsa, inşaat sektörü daha hızlı büyür.
Konut açısından potansiyeli nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de büyük bir konut talebi olması lazım. Ancak, kredi sistemi olmadığı için, talep çok düşük kaldı. Konut inşaatı 45 yıldır büyük bir duraklama içinde. Buna bağlı olarak Türkiye içindeki inşaat pazarı büyük bir kriz yaşadı. Ancak, ekonomideki düzelme ve bankaların düşük faizli kredi vermeye başlamasıyla geçen yılın sonu ile bu yıl bir talep patlaması yaşandı.
Eğer Mortgage devreye girerse, banka faizleri düşmeye devam ederse bu talep daha fazla artar ve inşaat sektörü de hızla yukarı doğru çıkar. Konut sektörü önümüzdeki yıllarda muhakkak çok hızlı büyüyecek. Ayrıca, arazi geliştirmek için Türkiye’ye yabancı firmalar geliyor. Bunlar çok büyük projeler gerçekleştiriyorlar. Bu büyük gruplar gelip de iyi finansmanla büyük miktarlarda konut inşa ederlerse uzun vadeli kredilerle insanlar bu konutları alır ve inşaat sektörü de gelişir.
İŞLERİN YÜZDE 95’İNİ GENÇLERE BIRAKTIK
Kurumsallaşma çalışmalarınız başlamıştı. Kriz bunu da sekteye uğrattı mı?
Kurumsal yapılaşmayı istediğimiz şekilde oluşturamadık. 1998’deki krizin bize verdiği zarar nedeniyle bu alandaki çalışmalarımız da yarım kaldı. Dolayısıyla şirketleri gençlere daha erken devretme imkanından yoksun kaldık. Şu anda 10 çocuktan 4’ü Entes’te, 2’si turizmde çalışıyor. Diğerleri ise çalışmıyorlar, yönetim kurullarında bulunuyorlar.
4 ortağız. Bunlardan biri sağlık sorunları nedeniyle 5 yıl önce emekli oldu. Diğer iki ortağımızla birlikte üçümüz çalışıyoruz. Ancak, sadece gençlerin işleri bizden devralma işleminde hata yapmamaları için müşavir görevi görüyoruz. Onlar yapıyorlar bizler denetliyoruz. Yanlış yaptıklarında uyarıyoruz. İşleri yüzde 95 oranında gençlere bırakmış durumdayız. Marmara, Özköseoğlu Isı ve Remsan tamamen profesyoneller tarafından yönetiliyor. Ben sadece Özköseoğlu Isı’nın yönetim kurulu başkanlığını yapıyorum. Bunu da en kısa sürede bırakmak istiyorum.
KAĞITTA YATIRIM İÇİN BEKLEMEDEYİZ
KENDİ YAĞIMIZDA KAVRULUYORUZ Marmara Kağıt, kendi elektriğini de üretebilen entegre bir tesis. Fakat, kağıt çok zor bir sektör. Arz talep dengesi son derece bozuk. Ayrıca, dolar kurunun düşük olması nedeniyle çok fazla miktarda ithal kağıt Türkiye’ye giriyor. Bu alanda makinelerin pahalı olması nedeniyle küçük bir yatırım yapamıyorsunuz. Bir otel kadar yatırım yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla, bu alana çok fazla yatırım yapamadık. Şirketimiz kendi yağında kavruluyor. Ancak, iş yapma şeklimizi değiştirerek butik imalata geçtik..
KAĞITTA BUTİK ÜRETİM YAPIYORUZ Müşteriye karşı daha esnek davranıyoruz. Bu yöntemle daha yüksek kapasiteli tesislerle rekabet edebiliyoruz. Bazı firmalar 100-200 tondan aşağı sipariş almıyorken biz bu sistemle 20-30 tona kadar sipariş alıyoruz. Günlük sevkıyat yapabiliyoruz. Bu bizi rekabetçi yapıyor. Dolayısıyla ufak revizyonlarla şirketimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Eğer sektörde önümüzdeki dönemde bir gelişme olur, fırsatlar çıkarsa yatırım yapmayı düşünürüz. Ancak, kısa vadede yeni yatırım planımız yok.
KAĞITTA RİSKİNİZ YÜKSEK OLUYOR Türkiye ihracatta çok önemli bir mesafe kaydetti. Bu ihraç ürünleri de sonuçta kutulanarak gönderiliyor. Dolayısıyla büyüyen bir alan. Ancak, kutu üretiminde de arz fazlası önemli bir sorun. Üstelik bu alandaki yatırımlar da hala devam ediyor. Marmara Kağıt aşağı yukarı 20 milyon dolar ciro yapıyoruz. Ancak, kârlılık oranı diğer sektörlerdeki şirketlerimize göre daha düşük.Yüklü miktarda ham madde stokunuz oluyor. Yani, taşıdığınız risk daha büyük. Dolayısıyla bu sektörde beklemedeyiz.
ISI SANAYİNDE FIRSATLAR VAR
SON YILLARDA SEKTÖR DARALDI Özköseoğlu Isı, babamın ortakları ile birlikte kurduğu ilk şirkettir. Başlangıçta yurt dışından lisan alınarak brülör, kazan gibi ürünlerin imalatı yapılıyordu. Ancak, o dönemde Türkiye’deki açık fark edilerek ekmek fırını imalatına da girildi. Çok uzun yıllar Türkiye’nin her noktası için ekmek fırınlar ürettik, hatta ihracat da yaptık. Daha sonraki yıllarda yüksek kapasiteli endüstriyel fırınların üretimi ve ihracatı başladı. Ancak, son yıllarda bu alanda da önemli oranda daralma yaşandı.
ELEMANLARIMIZ ŞİRKET KURDU Büyük bir rekabet başladı. Arz fazlası oluştu. Kalitesiz ve standartların altında üretimler yapılmaya başlandı. İlk başladığımız dönemlerde pazarın neredeyse tamamına sahiptik. Ancak, şu anda pazarda 150’nin üstünde oyuncu var. Bu oyuncuların çoğu da bizden çıkmadır. Yani, bizim elemanlarımız şirketler kurdu. Ama yine de sektörün en büyüğü biziz. Bugün kat kaloriferinden kombiye uzanan bir portföyde imalatımız var.
EREĞLİ İLE TEKRAR ÇALIŞIYORUZ Isı sanayinde başka neler yapabiliriz konusu üzerine yoğunlaşıyoruz. Bu şirketimizde ağırlıklı olarak taahhüt işlerine döndük. Daha kapsamlı, beceri isteyen emek yoğun sektörler için çalışıyoruz. Ereğli Demir Çelik fabrikalarının İskenderun ve Ereğli’de büyük yatırımları var. 1975-1989’da Slap Reheat fırınlarını biz yapmıştık. Geçen yıl tekrar onlarla çalışmaya başladık. Bu yıl üçüncü fırını yapıyoruz. Dördüncü için de teklif vereceğiz. Slap Reheat ve Walking Beam fırınların dışında haddehanelerle ilgili çeşitli işler de yapıyoruz.
BİRTAKIM ARAYIŞLAR İÇİNDEYİZ Bunun dışında yeni bir sektörde de başka imalatlar yapmak üzere birtakım arayışlar içindeyiz. Fırsatlar var. Dolayısıyla, uygun zamanı yakaladığımızda aynı fabrikada yeni ürünlerin imalatına başlayacağız. Yeni bir lisans veya ortaklıkla yola çıkacağız. Çok güzel bir fabrikamız var. Orada çok şey yapabiliriz. Avrupa’da ortaklar arayıp onların birtakım imalatlarını yapma imkanımız var.
İzmir Web Tasarım